dinlemece!

18 Nisan 2013 Perşembe

Bu güne not...

Selam defterim;
Nereye gideceğini bilmeden başladım yine yazmaya..
Bu güne bir şeyler bırakayım dedim. 
'Bir anlamı mı var bu günün?' diyeceksin belki de..
Yok..

Aslında sadece sıradan bir gün...

Rutin işlerimin devam ettiği bir gün..
Havanın karasızlık içinde kaldığı bir gün..
Güneşin bir var, bir yok olduğu bir gün..
Nisan ayının ortasında üşütebilecek bir gün..
Neden bu gün diye sorma işte,

Aslında sadece sıradan bir gün...

Ama..
Hayatımdan bir parça artık bugün,
Yaşıyorum bu gün,
Düşünüyorum bu gün,
Küçük bir not düşüyorum bu gün,
Ve susuyorum...

e.ç.

12 Aralık 2012 Çarşamba

Sakata Gintoki

''Güneşi, bulutlarla kaplandığı zaman göremezsin.. 
Ama gökyüzünü izlemeye devam edersen; 
Bir gün bulutların açıldığını göreceksin. 
Bu yüzden gökyüzüne bakmayı asla bırakmamalısın... 
Sıkıntılı gördüğün herkese gökyüzüne bakmasını söyle..
Ben biraz gökyüzünü izlemek için dışarı çıkıyorum.''

29 Kasım 2012 Perşembe

...Rastgele...

Uzun zaman olmuş yazmayalı, bu kez şiir tadında değil ama yazacaklarım...
Öyle geçerken uğramış gibi biraz laflayacağım...
O apartman kapılarında devam eden konuşmalar gibi de uzatmayacağım...
Şu aralar yazamadım içimden geldiği gibi... 
Bir nedeni yok.. içimden gelmemişse demek :)
Zaten yazmak için neden arayan biri değilimdir...
Neyse işte.. ne yazsam?.. ne yazsam? 
Öyle bi başladım ama nereye varırım kim bilir?..
Bir yoldayım ama tam olarak bilmiyorum 
Nereye gidiyorum?
Mesela şuan yazı başlığına 'rastgele' yazmaya karar verdim..
Rast gelmek..
Bazen rastgele yaşamak lazım..
Uymayacağımız planlar yapıp sonunda mutsuz olmaktansa
Doğaçlama yapıp merak etmek, heyecanla beklemek gerek..
Sonuçta o monoton hayatımıza bi parça renk katmak belki..
Soğuk soğuk duran mor, mavi, yeşil renklerinin arasına,
Cart bir turuncu eklemek belki..
Her neyse fazla uzatmayacağım demiştim..
Gerisine fonda çalan şarkıyı dinleyerek devam edelim..
(Linkin Park - In Pieces)

1 Ekim 2012 Pazartesi

Gildartz Clive

'Korku duymanın kötü bir yanı yoktur. Korku duymak, zayıflıklarını görebilmeni sağlar... Zayıflıklarının farkına vardığın zaman ise daha güçlü olabilirsin.'

22 Mayıs 2012 Salı

gözlerin, gözlerim, gözlerimiz...

hiç istemeyerek uyandım yine bu sabah..
yatağı terk edip, amaçsızca aynanın önüne yürüdüm..
önce şişmiş gözlerime baktım uzun uzun..
anlamsız geldi bakışlarım..
sanki karşımdakini tanımıyordum.
bir gecede değişebilir miydim?

bakışlarımdan rahatsız olup,
kısarak gözlerimi, yaklaştım aynaya..
sanki ardındaki gizemi görecekmişim gibi hissettim gözlerimin..

sonra iyice belirginleşmiş kırmızı kılcal damarlara baktım..
bir anlam çıkarmaya çalıştım, birbirine girmiş eğri çizgilerden..
biri bir kelebeğe benziyordu sanki, 
ya da ben öyle görmek istiyordum..
başka birisinin izlediği rotayı takip etmeye başladım.
girdiğim labirentin sonuna ulaşmaya çalışırken,
bir telefon çağrısı ile irkildim..
geç kaldığımı fark edip, lavaboya koştum..
soğuk suyun tenimle teması ile kendime gelmiştim..
hızlıca hazırlanıp, evden ayrılırken son kez baktım aynaya..
az önceki hareketlerimi hatırlayarak gülümsedim..
bu gülümsemeyi sevmiştim,
işte şimdi daha sıcaktı bakışlarım..

kapıyı kapatıp evden çıkarken..
derin düşünceler içinde indim merdivenlerden..
kuşların sesleri selamladılar dışarı çıktığımda..
artık keyfim yerine gelmişti,
koşa koşa inmek istedim, evimin önündeki uzun yokuşu..
ve öyle de yaptım..

sıra caddelerden geçmeye gelmişti..
bir an önce karşıya geçmek için fırsat kollarken..
bir kadın da sessizce bekliyordu yanımda ..
neşesiz görünüyordu..
sabahki amaçsız bakışlarımı hatırlattı bir an..
bu sırada ilk fırsatım gelmişti;
gelen araç fazla hızlı değildi. 
karşıya geçme için ilk adımı atmıştım ki;
yanımdaki kadın bozdu bir anda sessizliğini..


hayır! dedi.. hayır! lütfen,lütfen bekleyin..
işte o an göz göze gelmiştik.
sanki yalvarıyordu gözleri.. 
artık anlamsız değildi bakışları.. 
yaşanmışlıkları vardı belli ki..
puslu gözleri vardı,
neredeyse ağlayacak gibiydi..
ama ağlamadı..

bense sadece tamam diyebildim o an..
ve bekledim sessizce...
cadde tamamen boşalınca hızlıca karşıya geçti kadın..
ben de arkasından devam ettim,
bir yandan da yürüyüşünü izledim..
ufak tefekti..
çökmüş omuzları, acılarının göstergesiydi sanki..
karşı kaldırıma vardığımızda,
bir kez daha göz göze gelmek istedim..


kadına doğru döndüm, o da bana döndü..
gülümsedim.. gülümsemesini umarak..
yalvaran puslu gözlerinin gülmesini istedim.
dudağının kenarında bir kıvrım oluştu gülmek istercesine..
ama gözleri gülmüyordu..
artık gülemiyordu belki de..
kısa bakışmamız sona erdi..
ve ayrı yönlere doğru yürüdük ikimizde..


ben yürümeye devam ederken,
bir gün yeniden gülümsemesini diledim..
tüm kalbimle...
tüm puslu gözlerin...


e.ç.







22 Nisan 2012 Pazar

pa-pat-ya...



baharla birlikte gösterir yüzünü;
sarı beyaz renkleriyle...
sanki gülümser yüzünüze,
görünce siz de gülümsersiniz istemsizce..
tatlı tatlı hareketlenir, hafif bir rüzgarla..
kopacak sanırsınız narinliğinden..
ama onun keyfi yerindedir;
güneş, her gün onu selamladıkça..
başka başka hayatlar için,
başka başka anlamlara bürünür..
ama o hep benim en sevdiğimdir..


kimilerinin minik umutları olur..
seviyor sevmiyorlarıyla..
kimilerinin baş tacı olur,
özenle örülmüş dallarıyla..
kimileri için sürpriz olur,
sevdikleriyle paylaşınca..
kimileri için de renk olur,
hayatlarının bir köşesinde..
ama o hep benim en sevdiğimdir..


ilkokul sıralarında çizdiğimiz ilk şekillerdendir belki de..
5 taç yaprak, ortada bir yuvarlak, ve eğri bir dal..
öyle aklınızı başınızdan alacak bir kokusu da yoktur,
ufak tefek, basit ve narindir işte..
bir de ismi gibi sevimlidir;
pa-pat-ya..
ama o hep benim en sevdiğimdir..

11 Nisan 2012 Çarşamba

bi'şeyler yazmak istedim bu gün...

merhaba sevgili okur! 
bi'şeyler yazasım var bu gün..
düşünmeden basmak istiyorum tuşlara,
karalama defterine manasız çizgiler çizen çocuklar gibi..
bi'şeyler yazmak istiyorum sadece,
yazmak yazmak yazdıkça da rahatlamak belki de..


ana tema kaygısında değilim işin, 
anası olmasın, öksüz kalsın yazdıklarım..
uzadıkça uzasın cümlelerim..
sadece bi'şeyler yazayım bugün.


aslında biraz da saçmalamak istiyorum sevgili okur,
uçuk kaçık şeylerden bahsetmek istiyorum..
hani biri ağlarken aklına bir şey gelir,
gülmemek için zor tutarsın ya ..
işte şimdi kendimi tutmamak istiyorum.
kim ne derse desin duymamak belki de..


duygularımız çok karışık sevgili okur..
gerçek mi yalan mı ayıramıyoruz artık.
hissizleştik mi ne bu gün?
kimse kimsenin farkında değil..
umurunda da değil belki de..


görünmez hayatlar yaşıyor çevremizde..
her an bir şeyler olup bitiyor,
penceremizin önüne konan kuşları bile görmüyoruz artık..
alınma ama benciliz sevgili okur,
tek kişilik hayatlar yaşıyoruz belki de...


bi'şeyler yazmak istedim bugün sevgili okur,
yazdıkça rahatlarım sandım.
ama yazdıkça hatırlıyorum sadece,
geçmiştekileri, hatalarımı, üzüntülerimi..
kalp kırıklarımı..
benim gibi unutkan biri için 
unutmak kolay olmalı aslında,
ama annem derdi yazarsan unutmazsın diye..
anneler haklıymış sevgili okur..
yazınca unutulmuyormuş..


işte bi'şeyler yazdım bugün sevgili okur! 
ister beğen, ister beğenme...


e.ç.

26 Şubat 2012 Pazar

bazen bazı şeyleri anladığımı sanıyorum...

bazen bazı şeyleri anladığımı sanıyorum...
anladığımı sanmak;
aslında diğer yandan da anlamadığımı sanmak mıdır?
işte ben bunları düşünürken her şey olup bitiyor.

ben ise içimdeki çelişkilerle gün sonunda yatağa giriyorum..
yorganımı çekiyorum üzerime, 
sımsıkı sarılıyorum ona...
ve bazen teşekkür ediyorum sessizce
kimse duymayacak şekilde;
'teşekkür ederim' diyorum.
beni sıcakcık tuttuğun için..
'teşekkür ederim' diyorum,
beni bu gece de yalnız bırakmadığın için.. 
sonra üzerine yattığım yatağa,
ve başımı koyduğum yastığa kayıyor gözlerim
onlara haksızlık yaptığımı düşünüyorum hemen 
sonra mahcup halde,
başımı yastığımın köşesine çekip, 
bir elimi de yatağımın üzerinde gezdirirken;
'özür dilerim' diyorum. 
elbette siz de her gece yanımdasınız..
sonra karanlığa alışmış gözlerimle,
odayı tarıyorum unuttuğum bir şeyler var mı?
unuttuğum şeyler var..
unuttuğum şeyler var-dı.
ama tam onları düşünürken uyuyakalıyorum işte..


sabahları uyandığım zaman 
gözlerimi açmıyorum hemen,
sıcak yorganımın altında;
önce havanın rengini düşünüyorum..
nasıldır acaba bu gün?
mutluysam umarım güneşlidir diyorum hep..
ama böyle günlerde gözlerimi açtığımda, 
gri bulutlar günaydın der genellikle..
günün başında mutluluğum bir parça kırılsa da
yağmurlu günleri de severim ben..
düşen damlalar arasındaki mesafelerin kısaldığı
yağmurlu günleri..
herkes ıslanmayayım diye karıncalar gibi
seri adımlarla dört bir yana kaçıştıkları zaman
boşlan o sokakta incecik bir elbiseyle 
çığlık atarak koşmak isterim hep..
ama içimde kalır düşündüklerim..
tıpkı bazen çok yapmak isteyip de 
son anda vazgeçtiklerim gibi.


bazen bir şeyleri gerçekten anladığımı sanıyorum..
gerçek mi? bilmiyorum..
ben böyle düşünceler içindeyken,
yine bir sabah uyandığımda 
gözlerimi açmadan önce
havanın rengini düşünürken buluyorum kendimi?
bazı şeyleri gerçekten anlıyor muyum?
neyse işte ben de bilmiyorum..


e.ç.

21 Ocak 2012 Cumartesi

a ile başlayıp k ile biten...

Soğuktu hava..
Üşüyordu ellerim..
Nefesim bile ısıtamıyordu artık..
Öyle bir aydaydık işte;
A ile başlayıp K ile biten..

- ‘aralık’ yazamayacak kadar zamansızsın sen..

Üşüsem de devam ettim yürümeye,
Sonra durdum, ellerimi ovuşturarak izledim..
Birlikte geldiğimiz o kocaman taşlarla dolu yamacı..
Taşların uyumlu biçimlerini hayranlıkla izleyip,
Orada yaşamış insanlar hayal ederdik ya
Bir omzu açık beyaz elbiseleriyle birer Sokrates olurdu her biri.
Öyle bir çağı anlatırdı işte bize o taşlar;
A ile başlayıp K ile biten…

- ‘antik’ yazamayacak kadar geçmiştesin sen..

Her zamanki yerimize oturdum.
Önce ben konuştum, uzun uzun anlattım günümü yine..
Sonra soru sorarsın diye bekledim,
eski günlerdeki gibi..
Sormadın.
Devam ettim konuşmaya bir de soru sordum sana
Sırf sesini duyayım diye..
Cevap vereceksin gibi geldi bir an..
Ama cevap vermedin.
Yokluğunu fark edemez bir durumdaydım işte
Ne derlerdi buna;
A ile başlayıp K ile biten…

- ‘alışmak’ yazamayacak kadar korkaksın sen..

Yoktun ve gelmeyecektin bir daha..
Zamansızdım, geçmişte kalmıştım, korkuyordum…
İstediğim son değildi bu…
Düşünüyordum.
Sessizlik bölüyordu düşüncelerimi...
Ve zamanla çoğalıyordu,
O kadar çoğaldı ki içinde boğulmaya başladım,
Daha fazla dayanamayıp bir çığlık attım.
O iri taşlara çarpıp yansıdı çığlıklarım..
Geri dönerken iki kelimeye dönüştüler
Birisi sende kalan birisi bende kalan;
A ile başlayıp K ile biten…

- ‘ayrılık’ yazamayacak kadar şımarık,
   ‘aşk’ yazamayacak kadar yalancısın sen…


e.ç.

8 Ocak 2012 Pazar

bu gece ölmek istemek...

ölmek isteyen kişi hiçbir şey istemez;
ne mezarlık...
ne kefen...
ne tören...
ne de bir taş..
sadece ölmek ister.
önemli olan yaşamaya devam edebilmektir oysa,
çekip gitmek kolaydır.

e.ç.